Yozgat’ın Kadayıf Ustası: Ben Öldükten Sonra El Kıyımı Biter

SEYFİ ÇELİKKAYA

Yozgat’ın kadayıf ustası Adil Yıldırım, çocuk yaşlarda başladığı dededen kalma mesleğini geleneksel yöntemlerle devam ettirerek, halkın el yapımı kadayıf talebini karşılamaya çalışıyor. 76 yaşındaki Yıldırım, mesleği öğretebileceği işçi bulamadığını belirterek “Eskiden, ben çocukken 12-13 tane kıyıcı vardı Yozgat’ta. Şimdi iki kişi kaldık. Ben de öldükten sonra el kıyımı biter. Ben de zaten işçi bulamıyorum. Bu iş elden çıktı çıktı, çığırından çıktı. Hani her şey makineye döndü. Elde kıyma kalmadı” dedi.

Yozgat’ın bir zamanlar ünü başta Ankara, İstanbul olmak üzere yurdun büyük bölümüne yayılan el kesmesi tel kadayıfı yok olmaya yüz tuttu. Tel kadayıf üretimini Yozgat’ta ata mesleği olarak sürdüren Adil Yıldırım, dedesinden kalma tütün kesme tezgahında el ustalığıyla kıydığı kadayıfı, meydan yerindeki tezgahında tüketiciye ulaştırmaya çalışıyor. Yıldırım, oklavayla açılıp, kağıt inceliğine getirilen yufkaları, tandırda hafif ateşte pişirildikten sonra tezgahta kıyarak tel kadayıfa dönüştürüyor. Yıldırım, atalarının tütün kesmek için kullandığı tezgahı kadayıf kıymak için kullandığını, her gün saatlerce salladığı bıçağıyla hazırladığı kadayıfları müşterilerin beğenisine sunduğunu söyledi.

“BEN DE ÖLDÜKTEN SONRA EL KIYIMI BİTER”

Adil Yıldırım, baba mesleği olan kadayıf üretimini şu şekilde anlattı:

“Anamızdan doğduk, bu işin içindeyiz. Benden önce babam, babamdan önce dedem, ondan önce dedemiz tütün kıyarmış. Cumhuriyet kurulunca kadayıfa dönmüşler. Bu el kesmesi tütün havanıyla kıyılan bir madde. Eskiden, ben çocukken 12-13 tane kıyıcı vardı Yozgat’ta. Şimdi iki kişi kaldık. Ben de öldükten sonra el kıyımı biter. Ben de zaten işçi bulamıyorum. Bu iş elden çıktı çıktı, çığırından çıktı. Hani her şey makineye döndü. Elde kıyma kalmadı. Ramazan tadı kalmadı bir kere. 2000 yılından sonra Ramazan’ın tadı kalmadı. Her şeyimizden geçtik. Örf, adet, gelenek, görenek hiçbir şey kalmadı. Eskiden şu caddede her şey vardı. Kalaycı vardı, bitti. Nalbant vardı, bitti. Sayacı vardı bitti. Kadayıfçı vardı o da bitti. Her şey makineye döndü. Bir torba yapıyoruz satana kadar bir daha yapmıyoruz. Eskiden rağbet çoktu da İstanbul’dan, Ankara’dan, Kayseri’den, Tokat’tan kadayıf almaya gelirlerdi. Bahçe malzemesi almaya gelirlerdi. Parmak çörek almaya gelirlerdi. Örf, adet kalmayınca ustanın değeri kalmadı. Şimdi bir işe bakıyor, makine yapıyor, makine kıyıyor.”

“ŞİMDİ MİLLETE PAHALI AMA BİR TOR UN BİN 200 LİRA”

Geçen yıl bir kilo kadayıfı 60 liraya sattığını, bu yıl ise kadayıfın kilosunu 100 liradan satmaya çalıştığını aktaran Adil Yıldırım, girdi maliyetlerinin artmasından yakındı. Yıldırım, “Şimdi millete pahalı ama bir ton un bin 200 lira. En aşağı onun yarısı kadar da işçi masrafı biliyor. Satacaksın da 300-400 lira para kalacak. Bu para değil, ustanın kıymeti yok. Geçen sene 60 liraydı. Bu hastalık çıkmadan evvel unun torbası 85 liraydı. Şimdi bin 200 lira. Bu kadayıf da Hatap unundan başkasıyla olmuyor. Çünkü Hatap unu kaliteli bir un, görüntüsü sağlam bir un. Vatandaş gördüğü zaman imreniyor. Şimdi onun özelliği de kalmıyor. Bu iş bitecek abi, bir iki sene sürmez biter” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir